29 Haziran 2014 Pazar

Puronuzun muhafazası...

Artık içtiğimiz puronun ucuz olmadığını biliyoruz. Peki bu kadar para verdiğimiz purolarımızı uygun şartlar altında nerede muhafaza edeceğiz? Aslında iyi bir muhafaza sağlaycak türlü yol mevcut. Lakin, yapmışken herşeyi raconuna göre yapmakta da yarar var. Öncelikle nedir bu uygun şartlar? Purosuna ve içicisine göre çok ufak değişkenlikler gösterebilmesine karşın, ne sizi, ne puronuzu üzmeyecek en uygun şartlar 21 derece sıcaklık ve 70 derece neme sahip bir ortam olacaktır. Purolarınıza bu ortamı sağlayabildiniz takdirde purolarınız ne tadını ne de güzelliğini kaybedecektir.

Peki bu uygun ortamı nasıl yaratabiliriz? Dedim ya, türlü yol mevcut ama en doğrusu ve kabul göreni ihtiyaca uygun bir humidor almak. Humidor, içi sedir- ki iyisi İspanyol sediridir- dışı da genellikle farklı bir ağaçla kaplı olan ahşap bir kutu. Peki bu kadar kolay mı? Bu kadar kolay ama bir o kadar da zor. Neden? Piyasada o kadar çok farklı ölçüde, farklı fiyata humidor var ki, zor olan hangi humidor'un sizin için doğru olduğunu bulmak.
Walk-in Humidor
Buna karar vermek için cevap vermeniz gereken bir sıra soru var. Bu sorular neticesinde cevap otomatik olarak ortaya çıkacaktır zaten. Yalnız, şunu bilmek gerekir ki, humidorlar ucuz değildir. Eğer çok kelepir olduğuna inandığınız bir humidor bulduysanız ve bu işi ucuza kapatabilirim diye düşünüyorsanız, bu, hem humidora, hem de içine koyacağınız değerli purolarınıza verdiğiniz paraları maalesef sokağa atıyorsunuz demek olacaktır.

Başta sormanız gereken sorulardan biri, humidorda ne kadarlık bir envanter tutmak istediğiniz. Puro içmeye yeni başladıysanız ve henüz büyük miktarlarda puro almıyorsanız, yada sadece gelen misafirlere vermek için evde puro tutuyorsanız, ufak çapta bir humidor size yetecektir. Humidorunuzun ebatı aynı zamanda hangi vitolalardada puro saklayabileceğinizi belirleyecektir. Çok büyük bir humidor alıp içini sadece birkaç puro ile doldurmak doğru bir yaklaşım değildir. Purolarınız için uygun ortamı, nasıl kapasitesinden fazla doldurduğunuz bir humidorda sağlayamazsanız, kapasitesinin çok altında olan bir humidor da sizi bu ortamı sağlamada zorlayacaktır. Humidorlar genellikle kapasitesinin 2/3'si dolduktan sonra uygun ortamı koruyabilmektedirler.

Kaç adet puro saklayacağınızın cevabını ve ebata karar verdiniz. Şimdi humidorunuzun nerede duracağına karar verin. Herkesin gözünün önünde mi, yoksa sadece sizin bildiğiniz ve gidip puro alacağınız zaman yüzünü göreceğiniz bir yerde mi? Ortada duracak bir humidorun, şekil itibari ile de evinizle uyum sağlaması gerekir. Bu durumda seçeceğiniz humidor, göze hoş gelen ve mobilya humidor olarak da tabir edilen humidorlardan olabilir. Diğer durumda humidorunuzun görünümünün takdir edersiniz ki çok önemi olmayacaktır.

Kalın vs. İnce Kenar
Boyuna ve duracağı yere karar verdik. Şimdi de, humidor alırken dikkat edeceğiniz birkaç püf noktasına geldi sıra. Birincisi, humidor aldığınız yer. Humidorunuzu puro aksesuarları konusunda uzman olduğuna inandığınız bir yerden almanızda, doğru yönlendirilmeniz ve kaliteli bir humidor almanız açısından yarar var. Satıcı size humidorları göstermeye başladığında bakacağınız ilk husus, iç sedir ve dış kaplamanın kalınlığı. Kaliteli bir humidorun iç sedir kalınlığı takriben 6mm ve üzeri, dış kaplaması da takribi 19mm ve üzeri olacaktır. Kalınlık ne kadar fazla olursa, humidorunuzun içindeki hava dışarıdan o kadar az etkilenecek ve purolarınız o kadar güvende olacaktır. Bu yönden önemli olan bir diğer özellik, humidor kapanırken ne kadar sıkı kapandığıdır. Sıkı kapanan bir humidor, hava akımını azaltacağından iyi bir izolasyon sağlayacaktır. Bunu anlamak için humidorun kapağının tam kapandığı sırada bir hava direnci olup olmadığına dikkat edin. Bunu Mercedes'in kapısını kapatmakla, kuş serisinden bir arabanın kapısını kapatırken ki hissedeceğiniz farka benzetebilirsiniz.

Humidorun kapağını tutan menteşeler de humidorun önemli birer parçası. Çok gevşek, sallanan, ses yapan yada zayıf gözüken menteşeler humidorun ağırca olan kapağını tutmakta zorlanabilir. Aynı zamanda menteşelerin, humidorun nemli ortamından zarar görmeyecek ve paslanmayacak malzemeden üretilmiş olduğundan emin olun. Kaliteli humidorların çoğunun menteşi artık humidorun iç kısmında ve bazılarında altın kaplama olarak bulunuyor.

Son olarak da aldığınız markanın garanti süresine bakmayı unutmayın. Piyasadaki kaliteli humidorlar genellikle ürünlerine ömür boyu garanti veriyorlar.

Yukarıdaki sıralananlara dikkat ettiğimiz sürece, rahatlıkla kendimize uygun bir humidor bulacağımıza inanıyorum. 

Şimdi göz zevkiniz için aşağıda birkaç kaliteli humidor markası paylaşıyorum:
Davidoff Dome Humidor
Unutmayın; aslan yattığı yerden belli olur. Sizin de purolarınızı muhafaza ettiğiniz yer hem sizin, hem de purolarınız hakkında oldukça fazla ipucu verecektir. 

27 Haziran 2014 Cuma

Puronuzun lezzeti...

Puronuzun lezzeti diyorum, çünkü bana göre lezzet, puronuzun tadından biraz daha farklı birşey. Tat, daha çok dille algılanan kimyasal bir tanımlama olarak açıklanabilirken, lezzet hem dile, hem burna, hem damağa hitap eden bir tanımlama aslında. İngilizce'de bu ayrım daha kolay yapılıyor; cigar taste(tat), cigar flavor(lezzet).


Evvelki makalelerimden birinde paylaştığım gibi, dil 4 çeşit ana tat algılıyor; acı, tatlı, ekşi, tuzlu. Bunların yanında, genellikle okuduğum farklı makalelerde karşılaştığım beşinci ana tat olarak da İngilizce "umami" diye bir tat var. Umami tasvir edilirken daha çok soya sosu, domates gibi glutamic asit oranı fazla olan yiyecek ve içeceklerin tadı olarak bahsediliyor. Bu ana tatlar da puro içilirken genellikle yiyecek ve içeceklerle özleştirilir; çikolata gibi tatlı, limon gibi ekşi, kahve acılığında yada tuzlu vs. gibi. 

Peki puronuzun tadını ve lezzetini ne etkiler? Bence ilk bakışınızda ve dokunuşta kafanızda canlandırdıklarınız bile puronuzun lezzeti etkiler. Göreceğiniz ve dokunacağınız ilk sarıcı yaprak olacağından, bu yaprağın özellikleri en başta kafanızda bir tat oluşturacağı gibi, puronun tadına da en fazla etki edenlerden ve fark yaratan etkenlerden biridir. Sarıcı yaprak tat farkını yaratırken, dolgu ve bağlayıcı yapraklar da bir puronun gövdeli olup olmadığını ve ağırlığını yada hafifliğini etkiler.

Sonra o tütünün yetiştiği toprak var. Toprak tadı etkilediği gibi külünüzün rengini de etkiler. Kaliteli topraklarda yetişen tütünden üretilen puroların külü genellikle beyaza yakın renkte olur. 

Bunlar puronun doğasından gelen, tadı ve lezzeti etkileyen özellikler. Üretim sonrası puronuzu saklama koşullarınız da tat ve lezzeti belirleyen etkenler. Çok farklı aromaya sahip puroların beraber yıllandırılması, bu puroların birbirinin tadını ve lezzetini etkilemesini sağlar. Kimileri bu etkileşimi uygun bulurken, kimileri ayrı aromalı puroları ayrı humidorlarda saklamaya dikkat eder. Bana göre hangisinin doğru olduğunu sizin tercihiniz belirler. Puronuzu saklarken uygun şartları sağlamanız da önemli. Uygun değer olan %71 nem oranının altında saklanan ve kuruyan purolar sert tatlar oluştururken, fazla nemli saklanan purolar asidik tada sahip olurlar.

Son olarak da bulunduğunuz ortam ve etrafınızdakiler bile puronuzun lezzetini etkileyebilecek faktörlerdendir. Hani bazen aynı yerde farklı insanlarla yada farklı duygular içinde tekrar aynı yemeği yediğinizde bile o ilk seferki tadı alamazsınız ya, işte aynı onun gibi, aynı purodan da, değişen ortamlarda farklı tatlar alabilirsiniz.

24 Haziran 2014 Salı

Sönen puro tekrar yakılır mı?

Bunun kısa ve net cevabı; tabii ki yakılır. Fakat bazı şeyleri de göz önünde bulundurmanızda yarar var. Malum puro siz içerken lezzet değiştirir. Genelde yarısını içtikten sonra yavaş yavaş biriken katranla beraber puroların çoğunun tadında hafif bir acılık belirebilir. Kimileri bu tadı severken ve normal karşılarken(ki normaldir), kimileri de sırf bu sebepten  purolarını yarıda sönmüşse tekrar yakmadan, sonlandırmayı tercih ederler. Benim şahsi fikrim, puro içmek bir zevk, o zevki ne kadar devam ettirmek istiyorsanız devam ettirin derim, niye yarıda keseceksiniz.

Tekrar yakma meselesine geri dönersek, bir puronun sönmesi için birkaç neden olabilir. Bunlardan biri puronun yanlış yada kötü sarılmış olması yada fazla nemli ortamda saklanması sonucu içerken sürekli sönmesi. Bir diğer neden, puroyu dudaklarınıza götürme aralığını biraz uzun tutmanız, veyahut vakit darlığından dolayı hepsini içemeden sönmeye bırakmanız.

Sebep ne olursa olsun, puronuzu söndükten sonra aynen ilk yaktığınız gibi tekrar yakabilirsiniz. Yeri gelir, sadece ucundaki külü silkelersiniz, yeri gelir, şekli sönerken bozulduysa, uç kısmını kesersiniz ve tekrar yakarsınız. Unutmayın, tekrar yakacağınız puronun iç tarafındaki yapraklar, dış ve dışa yakın taraftaki yapraklara nazaran daha koyu, hatta siyah renkte olacaktır. Bu yüzden şekli bozulmadıysa bile uç kısmını biraz kesmeniz, oluşacak acı tadı daha az hissedilir kılacaktır. Kesmediğiniz takdirde her tekrar yaktığınızda puronuza taze ateş geleceğinden uçta kararma ve katran birikimi biraz daha hızlı olur. Bunu aynı zamanda içmeye devam ettikçe oluşan beyaz renkli külünüzdeki kısmi siyahlıklardan da gözlemleyebilirsiniz.

Netice olarak sönen puronuzu tekrar yakıp yakmama kararı biraz da sizin içim alışkanlığınıza bağlı. Lakin dediğim gibi, niye daha uzun süre zevk almak varken yarıda keselim. 

23 Haziran 2014 Pazartesi

İsviçre'nin Aficionado'lara Armağanı: The House of Grauer Çikolataları

The House of Grauer sizi, doğanın önde gelen iki baş döndürücü zehrin zevkini çıkarmaya davet ediyor. Evet bu cümle web sitelerinde, The House of Grauer çikolatalarının yaradılış amacını açıklıyor.

Hiç kendinize, niye puronun yanına hep ne içeceğinizi düşündüğünüzü ama ne yiyeceğinizi düşünmediğinizi sordunuz mu? Şanslıyım ki, puro içmeye İsviçre'de başlamanın verdiği avantajı da kullanarak, bu soruyu uzun bir süre kendime sormak durumunda kalmadım. Bence artık siz de sormayın ve nasıl puro içerken iyi kalite bir viski yada konyak içmek aklınıza geliyorsa, bundan sonra ne yiyebileceğiniz de gelsin.

Firmanın yarattığı ve el yapımı olan çikolataların görevi, özelliklerine göre sizin içtiğiniz puroların lezzetlerini daha belirgin ve zengin alabilmenizi sağlamak. Hatta bu iş için size sundukları bir kombinasyon tablosu bile mevcut. Tabii bu tabloya bağlı kalmadan deneysel bir şekilde kendi kombinasyonlarınızı da yaratabilirsiniz. Hatta eşleştirmey ilginç bir örnek vereyim: Tabloda "Türk Yıldız Anasonu" tadındaki çubuk çikolataların, orta sertlikteki misk ve kavrulmuş kahve tadı veren purolarla kombinasyonu tavsiye ediliyor.

Çikolatalar şeklen Yaprak, Çubuk ve Yuvarlak olarak üç tarzda. Bu gruplar içinde de farklı aromalar mevcut. Tek çeşit olarak da alabileceğiniz gibi, karışık olarak hazırlanmış Aficionado kutularını alarak tek seferde farklı çeşitleri deneyebilirsiniz. 

Geçen hafta sipariş vermek için aradığımda Eylül 2014' de kadar yeni sipariş almıyorlardı. Dolayısıyla bu tarihe kadar temin etmeniz zor olabilir ama sonrasında mutlaka deneyin derim.

Şimdi İsviçre ve puro denince umuyorum artık aklınıza sadece Davidoff gelmeyecektir. Aksine yüzünüzde, damağınızda kalan o çikolatayla karışık aromatik tadın yarattığı gülümseme belirecektir. 


Okudum, öğrendim: The World of the Habano

Sonunda geçen hafta cuma günü siparişi biraz yılan hikayesine dönen kitabıma kavuştum. Zaten puro hakkında az olan yayınların arasından düzgün bir tanesini bulunca uzunca bir süre elime alabilmek için uğraşmam gerekti. Neyse neticede şu anda elimde ve ben de zevkle okumaya başladım.

Bahsettiğim 2012'nin Şubat'ında ilk baskısını yapan ve Almanca gibi farklı dillere de çevrilen The World of the Habano. Kitap aslen üç parça; kitabın kendisi, yüzük kalınlığı şablonu ve kitabın dijital versiyonu bir CD. Peki ne var bu şık siyah kılıfının içinde gelen kitabın içinde. Neler yok ki; tütün yetiştiriciliğinden, puroların sarım detaylarına, puro içiminin püf noktalarından, bütün Küba markalarının detaylarına kadar arayıp da bulmak isteyeceğiniz hemen hemen herşey. Tabii ki bunlara Küba'dan, fabrikalardan, tarlalardan resimler ve Küba puroları eşlik ediyor.

İlk gün geldiğinde hemen elime bir Churchill alıp zevkle okumaya ve incelemeye başlamamla Churchill'imin bitmesi bir oldu. Daha evvel de yazdığım gibi; tavsiyem, eğer siz de içtiğiniz purodan azami zevki ve lezzeti almak istiyorsanız, mutlaka zengin tarihiyle puro kültürü hakkında edinebildiğiniz kadar bilgi edinmeniz. Ne de olsa elinizde tuttuğunuz fabrikada saniyede onlarca üretilen, özelliksiz beyaz kağıda sarılı bir sigara değil.

Tabii ki ben de Blog'um da yeri ve zamanı geldikçe bu kitaptan paylaşımlarda bulunacağım, şimdilik eklediğim birkaç resimle idare edin bakalım.


İçindekiler:
  • Giriş
  • Habano'nun yapısı ve menşei
  • Tütün yetiştirilmesi
  • Habano'yu oluşturmak 
  • İyi görünmek
  • Habano markaları ve lezzetleri
  • Ebat ve sunumlar
  • Bir Habano'dan zevk almal
  • Yıllarla gelen gelişim
  • Dünyada Habanos
  • Terimler


18 Haziran 2014 Çarşamba

Puronuzdan tat almak...

Tat almak... ne kadar zor olabilir ki? Yemek yerken yada içkinizi yudumlarken ne kadar kolay tat alıyorsunuz öyle değil mi? Puroda ise tat almak zaman gerektiren, üzerinde çalışılması, zamanla öğrenilmesi ve geliştirilmesi gereken bir meziyet. 

Puronuzdan tat almanız dumanından olacağı için dumanın tadı, geçtiği ve değdiği yerlerdeki bıraktığı izlerin bir karışımı olacaktır. Peki duman nerelere değiyor. Tabii ki ilk başta dilimize. Sonrasında bir kısmı da burnumuzdan dışarı çıkarken sinüslerimize. İşte puronun gerçek tadı bu iki bölgede algılayabildiklerimizden ibaret.

Dilimizden alacağımız tatlar bellidir. Yandaki şemadan da anlaşılacağı ve çoğumuzun ilkokuldan beri bildiği gibi dilimizin farklı bölgeleri farklı tatları algılar. Bu yüzden dumanı çektikten sonra bir süre ağzınızda bekletin. Bakın bakalım duman dilinizin hangi bölgelerini uyararak hangi tatları bırakıyor. Puroyu içtikçe aldığınız tatlar yavaş yavaş dilinize yerleşmeye başlayacaktır. Unutmayın purolar genellikle baştan sona aynı tatta kalmazlar.

Gelelim sinüslerimize. Puromuzdan gerekli aromayı almak için sadece havadaki dumanını koklamak maalesef yeterli olmayacaktır. Koku duyumuz aromaları dilimizden daha iyi algıladıkları için, bu duyuyu en iyi uyarmanın yolu, ağzımızdaki dumanın bir kısmını sinüslerimizden geçirerek burnumuzdan dışarı vermek. Bu işlem, olfaktör nöronları harekete geçirerek dumanın içinde gizlenmiş çoğu aromayı sadece koklamaya nazaran daha iyi algılamamızı ve ayırt etmemizi sağlayacaktır. Tıpkı bir çiçeği kokladığımız zamanki gibi. Bu sürede algılayacaklarımız odunsu, bitkimsi, derimsi baharatımsı aromalar olacaktır.
Yukarıda bahsettiklerimiz puroyu içtiğimiz anda algıladıklarımız. Bunların dışında bir de puro bittikten sonra dilimizde ve damağımızda kalan tat. Bu da tat almanın son aşaması ve bu tat ne kadar fazla kalabiliyorsa, bir purodan alabildiğiniz ve hatırlayabildiğiniz de o kadar değerli ve kaliteli oluyor.

Puro tadımında aklınızda bulunması gereken birkaç püf noktasını da paylaşmakta yarar var:

  • Farklı insanlar aynı purodan farklı tatlar alabilirler. Bu kişilerin duyularının gelişmişliği ile ilgilidir.
  • Sarıcı yapraklar genel olarak bir puronun aromasını belirleyebilirler. Yalnız genel olarak etkileri %20-80 arasında değişebilmektedir.
  • Puro içerken yanında içtikleriniz puronun tadını değiştirebilir. Bu yüzden genel kural, içtiğiniz ne olursa olsun puronuzun aromasını bastırmayacak ama onu güçlendirecek nitelikte olmalıdır.
  • Bir tadıma davet edildiyseniz ve farklı purolar içmeniz bekleniyorsa, purolar arası biraz elma suyu içmek ağzınızdaki tadı nötrlemek adına işe yaracaktır.
Sonuç olarak purodan alacağınız tat yukarıdaki bahsettiğimiz duyuları ne kadar iyi kullanabildiğiniz ve geliştirebildiğiniz yönde olacaktır. Şimdi bir puro yakın ve zevkini sürerken gerçek tadını almaya bakın.

Puronuzu nasıl keyifle içeceksiniz?

Puro içmek başlı başına bir keyif. İçmek istediğiniz puroyu ilk görüşünüzden, son nefesi çekene kadar geçen süre büyük bir zevk. En başından sonuna kadar doğru yapılması gereken bir ritüel.

Dedim ya, ilk gördüğünüz an bile çok önemli. Çünkü o andan itibaren puro size konuşmaya ve kendi özelliklerinden bahsetmeye başlıyor. Yağlı Maduro sarıcı yaprağa sahip bir puro gözlerinize güç gösterisi yaparken, yanında duran üzerinde hafif bloom bulunan başka bir puro doğru şekilde yıllanmış olduğun verdiği mağrur duruşuyla tecrübesini konuşturuyor olabilir. Hangi puroyu seçecek olursanız olun, humidordan çıkartırken önce puronun üst yüzeyini gözlerinizle bir süzün. Damarlı olup olmadığını, rengini gözden geçirin. İki parmağınızın arasına aldığınızda çok hafifçe sıktığınızda, zamanla geliştirdiğiniz deneyimle ne kadar iyi sarılıp sarılmadığını da anlayabilirsiniz. Şapka kısmını kesmeden yapmanız gereken son bir şey var, o da puronuzun yakmadan evvelki kokusuna bakmak. İyi bakılmış ve uygun şartlarda yıllanmış bir puronun kokusu humidorunuzdaki diğer puroların da etkisiyle muhteşem bir kokuya dönüşmüş olmalı.

Artık sıra puronuzu, şapkasını keserek ve ayak kısmından yakarak içmeye hazır duruma getirmek. Tabii ki basit gibi gözüken bu iki işlemin de yine kendine has püf noktaları mevcut. Önce puroyu nereden ne kadar keseceksiniz. Puronun şapkasının, puronun gövdesiyle buluştuğu noktaya "omuz" denir. Sizin puronuzu "Cutter" ile keseceğiniz nokta da, bu omuz noktasına yakın ama geçmeyecek bir yer olmalı. Kestiğiniz nokta omuzu geçer gövdeye kayarsa, yapabileceğiniz en iyi şey, humidorunuzdan içmek için başka bir puro seçmek olacaktır. Zira, şapka tamamen gittiği için sarıcı yaprağı tutamayacak ve puronuz lime lime olacaktır. Bu arada "Cutter" ile kesmek sadece bir yöntem. Diğer kesim yöntemlerine başka bir makalemde detaylıca değineceğim.

Puronuzun aromasını artık damağınızda hissetmek için sadece yakmanız yeterli. Fakat nasıl? Puronuzu yakarken dikkat edilecek en önemli hususlardan biri ateş kaynağı. Puronuzun aromasını ve bukesini bozabilecek her türlü ateş kaynağından uzak durun. Bunlara örnek olarak, günlük kullanılan kimyasalı bol kibritler, normal gazlı çakmaklar, mum vb. Bu yüzden ateş kaynağınız kokusuz olmak durumunda. Piyasada buna uygun oldukça çeşit çakmak ve gaz kombinasyonları mevcut. Bunun yanında puronuzu Tubo'ların içinden çıkan sedir parçalarından bir parça ile tutuşturmak da oldukça kabul gören ama nispeten daha zor ve uzun bir yöntem. Bu durumda ilk önce sediri tutuşturmanız gerekiyor. Bir diğer önemli nokta, puronuzu yakarken alevin puroya yakın ama değmiyor olması. Malum alevin en sıcak noktası uç noktası. Öncelikle alevi değdirmeden puronuzun ucunu ısıtmanız doğru bir hareket olacaktır. Bunu ayak kısmını alev üzerinde puronuzu hafif parmaklarınızın arasında döndürerek kömürleşecek şekilde yapmanız gerekiyor. Son olarak da iki dudağınızın arasına götürüp ilk olarak bir kez dışarıya doğru üfleyip sonrasında yine alev değmeden puronuzdan hafif hafif nefesler çekerek yakabilirsiniz.

Puroların tatları genellikle baştan sona aynı kalmazlar. İçmeye başladıktan sonra artık bu farklı tatları dilinizde ve damağınızda ayırt etmeye başlayabilirsiniz. 

Sona yaklaştığınızda da yapmanız gereken artık sadece puroyu tablanızda bırakarak onunla vedalaşmak. Puronuzu sigara gibi bastırarak söndürmek kabul edilemez. Siz damağınızda kalan o aromayla ayrılırken, puronuz da kendi ateşiyle vedalaşmaya başlamış oluyor. İngilizlerin dediği gibi; "You don't kill a cigar, you let it die".

17 Haziran 2014 Salı

Puro ebatları ve şekilleri

Puro ebatları ve şekilleri markadan markaya değişmekle birlikte şekli ve büyüklüğü bir puronun Vitolası söylendiğinde kabul edilen normlara göre gözde canlanabilmektedir. Genel olarak puroların ebatları inch biriminde uzunluklarına ve yüzük kalınlıklarına(ring gauge) göre ayrışırlar. Bir birim yüzük kalınlığı 1/64 inch'e tekabül eder.

Geleneksel puro şekilleri Parejo'lar ve Figurado'lar olarak ikiye ayrılır. 

Parejolar - Düz Kenarlı Purolar
Bu tarz purolar kenarları düz genellikle de kapalı bir baş ve açık ayak kısmına sahiptirler.

Petit Corona: Corona'nın ufağı sayılan bu boy yaklaşık 4,5 inch uzunluğunda, 40 yüzük kalınlığındadır.
Corona: 5,5-6 inch uzunluğunda ve 42-44 yüzük kalınlığı aralığında bulunan bu ebat, diğer puroların ölçüleri için baz alınır.
Churchill: Büyük bir Corona formatında olan bu puro 7 inch boyunda 47 yüzük kalınlığına sahiptir. Bu ebata ismini Sir Winston Churchill'in fotoğraflarında sürekli içerken görülen purodur.
Robusto: Kısa Churchill olarak da kabul edebileceğimiz ve popüleritesi artan bir puro. 5-5,5 inch aralığında ve genel olarak 50 yüzük kalınlığındadır.
Corona Gorda: Uzun bir Robusto olan bu boy, Robusto Extra olarak da adlandırılmaktadır. 5,6inch uzulukta ve 46 yüzük kalınlığındadır.
Double Corona: Standart ölçüleri 7,5-8 inch uzuluk ve 49-52 yüzük kalınlığındaki purolar.
Panatela: Bugüne nazaran eskiden daha populer olan ve Fidel Castro'nun da sıklıkla içtiği bu ince ve Corona,'dan uzunca olan bu puro genellikle 5-7,5 inch aralığında ve 34-38 yüzük kalınlığına sahiptir.
Lonsdale: Lonsdale genellikle Corona'dan daha uzun ve Panatela'dan daha kalın olarak 6,5 inch uzunluğunda 42-44 yüzük kalınlığı aralığındadır.

Figurados - Olağandışı Şekilli Purolar
Her ne kadar çoğu purolar düz kenarlı, kapalı baş ve açık ayak kısmına sahip olsalar da, bu şekile uymayan oldukça fazla puro üretimi mevcuttur. Her marka isimlendirmeyi farklı tarzda yorumlayabilse de, genel bilinenleri aşağıda sıralamaya çalıştım.

Piramit: Baş kısmı sivri ve kapalı, ayak kısmına doğru genişleyen puro türü. Baş kısmı 40, ayak kısmına doğru 50 yüzük kalınlığına ulaşan ve 6-7 inch uzunluğunda olan purolar.
Belicoso: Normalde kısa bir piramit olan bu tarz, daha yuvarlağımsı ama yine kapalı bir baş kısmına sahiptir. 5-5,5 inch aralığında, 50 yüzük kalınlığındadır.
Torpido: İki ucu sivri ve kapalı, ortası geniş olan purolara verilen ad.
Perfecto: Sarılması oldukça zor olan, ayak kısmı kapalı, gövdesinin orta kısmı geniş baş kısmı yuvarlak olan tarzdaki purolar.
Culebra: Üç adet Panatela'nın birbirine örgü şeklinde birleştirilmesiyle oluşturulan puro. 
Diademas: 8 inch yada daha uzun olan purolardır. Baş kısmı kapalı ve 40 yüzük kalınlığında, uç kısmı kapalı yada açık 52 yüzük kalınlığında olabilir.

Renklerine göre Purolar
Purolar şekilleri yanı sıra sarıcı yapraklarının renklerine göre de farklılık gösterirler. Bu fark sarıcı yaprakların farklı oranlarda güneş ışınlarına kalmalarından ve farklı fermantasyon yöntemlerine maruz kalmalarından kaynaklanmaktadır. 

Aşağıdaki resim mevcut puro renklerini göstermektedir.

16 Haziran 2014 Pazartesi

Sizin için uygun olan puro hangisi?

Belki de en çok sorulan ama kesin bir cevabı olmayan yegane soru. Herkes için farklı bir cevabı olabildiği gibi, aynı kişi için bile anına göre cevabının değişeceği türden. Puro içmenin gittikçe popülerleştiği günümüzde, üreticilerin de bu fırsatı iyi değerlendirmesi neticesinde raflarda oldukça fazla çeşit puro mevcut. 

Bana kalırsa bu sorunun "doğru" olabilecek cevaplarından yada karşıt sorularından bir tanesi, ne kadar zamandır belli bir düzende puro içtiğiniz ve ne kadar damak tadı geliştirebildiğiniz. Puro içmeye yeni başlayan biri Guantanamera yada Fonseca markaları gibi hafif veya orta yoğunlukta aromaya sahip bir puro içmeyi tercih edebilir. Bunun yanında, hem dilinde, hem damağında ve hem de burnunda puronun verdiği aromaları tam anlamıyla ayırt edebilen bir Aficionado'nun tercihi Cohiba, Hoyo de Monterrey tarzı güçlü aromaya sahip bir puro olacaktır.

Bu yüzden puronuzu aldığınız yer ve çalışanları oldukça önemli rol oynar. Sizi uzun yıllar sürecek güzel bir hobiyle tanıştırabilecekleri gibi puronun bir daha kokusunu bile duymak istemeyeceğiniz bir duruma da sokabilirler.

Bunun yanında, bir diğer kriter, puronuzu yaktıktan sonra ne kadar süre ile içmek istediğiniz. Lezzetli ve ağır bir yemek sonrası, güzel bir konyak yada viskinin yanında deri berjerinize kurulduktan sonra yakacağınız puro muhtemelen, dışarıda arkadaşınızla hızlıca yenilen basit bir öğlen yemeği sonrası günün sıradaki aktivitesine başlamadan evvel kalan kısa zamanda içmek isteyeceğiniz purodan farklı olacaktır. İlkinde bir Churchill yada Toro size rüyalara sürükleyebilecekken, ikincisinde belki bir Entreacto yada Monte Cristo Petit No.2 boyutu bile sizi tatmin edebilecektir.

Bunların yanında, görselliğine önem veren ve puroyu daha çok bir aksesuar gibi kullananların yüz şekillerine göre puro seçtikleri de bilinir. Örnek vermek gerekirse, yuvarlak suratı olanlar Panatela tarzı ince ve uzun purolardan, uzun ve ince suratı olanlar da Petit Corona tarzı kısa purolardan uzak durabilmektedirler.

Purolar hakkında oldukça fazla ipucu verebilen sarıcı yaprakların rengi de seçiminizi etkileyebilecek farktörlerden sayılabilir. Parmaklarının arasında Claro Claro(Candela) yada Claro rengi puro tutmak isteyenlerin sayısı, Maduro yada Oscuro rengi sarıcıları tercih edenlerden daha az değildir. 

İşin özüne gelecek olursak, renginden, uzunluğuna, yüzük kalınlığından, aromasına kadar zor bir seçim olarak gözüken bu süreç, er yada geç sizin kendi kriterlerinize göre geliştirdiğiniz kolay bir seçime dönüşecektir. 

Bu kadar fazla detay arasında kaybolurum derseniz de, Küba'da eski bir deyişin söylediği gibi; otuzlarınızda 30, kırklarınızda 40 yüzük kalınlığı ebatlarında puro içmelisiniz. Eminim bu seçiminizi oldukça kolaylaştıracaktır.



14 Haziran 2014 Cumartesi

Gezdim gördüm: Cigar Lounge Boisdale, Londra

Zaman zaman iş veya zevk için yurt dışına çıktığımda yapmayı en çok sevdiğim şeylerden biri de, mümkünse gittiğim yerdeki puro dükkanlarını ve varsa puro loungelarını vaktim olduğunca gezmek. 


Bu yazıda yakın zamandaki Londra seyahatlerimde ofise yakın olması sebebiyle sıkça ziyaret ettiğim Londra Canary Wharf'daki Boisdale Cigar Lounge. Mekan üç katlı, ilk katında yemek, ikinci katında bar, cigar lounge ve teras, walk-in humidor, üçüncü katta ise bar ve canlı müzik var.



Puro içici olarak en rahat edeceğiniz yer hem içinde walk-in humidoru ve lounge'u barındıran Cuban Library and Shop kısmının bulunduğu, hem de terasda rahat ve güneşli bir havada single malt yada konyak eşliğinde puronuzu içebileceğiniz ikinci kat. Ahşabı bol ve deri koltuklardan oluşan Cuban Library and Shop, yani cigar lounge, walk-in humidor hemen girmeden evvel. Yalnız yasa gereği bu iç mekanda puro içebilmenize rağmen alkollü içkinizle girişiniz yasak. Terasda viskinizi yudumlarken puronuzu seçmeye ancak elinizdekini masanızda bırakarak gidebiliyorsunuz. Humidorda seçenek inanılmaz çeşitli, aradığınız hemen hemen herşeyi bulabiliyorsunuz. İlgimi çekmişti ama Davidoff serisinden oldukça az seçenek vardı. 


Lounge'da aynı zamanda puro aksesuarları ve humidor seçeneklerine de göz gezdirebilir, ihtiyacınız olan birşey varsa alabilirsiniz. Çalışanlar oldukça yardımcı oluyorlar ve bilgilendiriyorlar. İlginçtir kur farkı olmasına rağmen, çoğu aksesuar, buna Xikar, Lamborghini, St. Dupont gibi pahalı markalar da mevcut, fiyat olarak Türkiye'ye kıyasla oldukça uygun kalıyorlar. Geçen gittiğimde benim de gözüm Elie Bleu humidorlarda kalmıştı.


Mekanın aynı zamanda çok güzel ve uygun bir de üye programı var. Londra malum, hem iş hem zevk için dışarıdan geleni gideni fazla olan bir şehir. Bu yüzden bu tarz seyahati bol olanlar için de fiyatı uygun ayrı bir üyelik sistemleri daha var. Üyeler aynı zamanda kilitli humidor da kirayabiliyorlar.


Boisdale hem mevcut hem de potansiyel üyeleri için programı bol oldukça sıcak bir mekan. Sürekli canlı müzik, ağırlıklı jazz, puro ve viski tadım günleri ve workshoplar düzenliyorlar. Dolayısıyla yolunuz çoğu iş seyahati yapan gibi eğer Canary Wharf'a düşerse bence mutlaka bir uğrayın derim. 

www.boisdale.co.uk

Peki puro tütünü nerede yetişir?

Batı dünyası tütünle ilk defa Christopher Columbus'un Ekim 1492'de Amerika'yı keşfinden dönerken Küba'ya ayak basmasından kısa bir süre sonra tanıştı. Karaya gönderdiği iki tayfa - Rodrigo de Jeres ve Luis de Tores- ilk defa karada duman içen yerlilerden bahsetmişler ve geri dönüş yolunda onlar da yanlarında bir miktar götürmüşlerdir. Sekiz yıl içinde de bu Yeni Dünya'dan gelen buluş, Eski Dünya'yı kendine esir etmiştir.

İlk puro tütününün Küba'dan ithal edilmiş olmasına ve çoğu Aficionadonun en iyi tütün ve el yapımı puroların halen Küba'dan geldiğine inanmasına rağmen, bugün Küba dışında birçok ülkede puro tütünü yetiştirilmektedir. 

Şimdi kısa kısa bu ülkeleri tanıyalım:

Küba:
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, dünyanın en iyi tütünün yetiştiği yer Pinar del Rio bölgesindeki Vuelto Abajo mevkii. Burada yaklaşık 100.000 hektar tütün ekili alan bulunmaktadır. Bu mevkii içinde olan San Juan y Martinez ve San Luis kasabaları ise en üst sınıf tütünün yetiştiği yerler olarak adlandırılır. San Luis özellikle sarıcı yapraklarıyla ve Küba'nın en iyi tütün yetiştiricilerinden olan ve adına 1997 yılında puro markası(Vegas Robaina) yaratılan Alejandro Robaina ile meşhurdur. Vegas Robaina H.Upmann fabrikasında üretilmektedir.

Adada farklı bölgelerde de farklı kalitelerde puro tütünü yetiştirilmekte. Bunlara örnek yine Pinar del Rio'da olan ve dolgu tütünüyle meşhur Semi Vuelta mevkii. Adanın merkezine yakın olan ve daha düşük kalite tütün üretimi yapılan Remedios da aynı özellikle bilinmekte.

Vuelta Abajo'dan sonra gelen en iyi kalite tütün güneybatıda Partido'da yetişmekte. Burası daha çok ihraç edilen sarıcı tütün yapraklarıyla meşhur. Aynı zamanda yine Avrupa'ya ihraç edilmek üzere Connecticut tohumundan tütün yetiştirilmekte.

Adada yaklaşık 50 adet fabrika mevcut. Bunlardan en iyi olanları olarak kabul edilen yaklaşık bir düzinesi Havana civarında.

Dominik Cumhuriyeti:
1962 yılında Fidel Castro devrimi sonrası Amerikan'ın Küba'ya ambargo uygulamaya başlaması nedeniyle çoğu puro üreticinin ilk olarak yerleştiği ülke Dominik Cumhuriyeti olmuştur.

Ada günümüzde Küba'dan da önde, en fazla yüksek kalite el yapımı puro üretiminin olduğu yerdir. Ada aynı zamanda kaliteli ve aromalı dolgu tütünleri ile de meşhur. Tohumu Küba'dan gelen ve zengin aromalı "piloto  Cubano" ve daha nötr aromaya sahip olan "olor" bu tarz yüksek kaliteli tütünlere örnektir. Yaque Vadisi adada en iyi tütünün yetiştiği bölge olarak bilinir. 

Honduras ve Nikaragua:
Bu iki orta Amerika ülkesi hem bir sınır hem de seksenlerden beri bahtsız bir tütün endüstri geçmişi paylaşmaktalar.

Bütün tütünlerinin Küba tohumu olması ile övünen Honduras'daki en büyük problem hastalıklı ekinler. Küba tütünü çok kaliteli olmasına rağmen aynı zamanda hastalıklara en açık olan tütün türüdür. 1980'ler bu tarz salgınların en yüksek seviyede olduğu zamanlardı ve Honduras'ın ekinleri de bu beladan oldukça etkilenmiştir. Küf ve hastalıklarla yeni yeni başetmeyi öğrenen Honduras şu anda yükselen değer durumunda. 

Esteli kasabası ve çevresinin tütünüyle meşhur olan Nikaragua'da ise problem, Sandinista hükümeti askerlerinin, Amerika destekli gerillalar ile çatışmalarının on yıl boyunca tam da bu kasaba ve çevresinde gelişmiş olması. Sürekli çatışma gören, mayınlanan, siperlerin kazıldığı bu toprak maalesef küsmüş ve kaliteli ekin veremez hale gelmiştir. Fakat Nikaragua'nın şansına 1990'lar itibari ile güçlü bir kalkınma sağlanmış ve Nikaragua 1996 yılında Meksika ve Jamaika'nın önüne geçerek, Amerika'ya en fazla puro ihraç eden üçüncü ülke konumuna gelmiştir. Bugün Davidoff gibi önde gelen puro markaları özel Nikaragua serileri de çıkartmaktadırlar.



Meksika:
Veracruz eyaleti ülkede tütün üretimi yapılan iki bölgeye ev sahipliği yapmaktadır. Maduro sarıcılar için kullanılan koyu renkli yerli "tobacco negro" kuzeyde, özellikle bağlayıcı ve sarıcı olarak kullanılan Sumatra tohumundan üretilen tütünler de eyaletin güney bölgesinde yetiştirilmektedir. Sumatra tütünü ipeksi ve damarsız yapısı ile ün kazanmıştır. 

Ekuador:
Bu güney Amerika ülkesi Sumatra ve Connecticut tohumlarından üretilen ipeksi ve damarsız yapıya sahip olan yüksek kalite sarıcı tütünleri ile tanınır. 

Brezilya:
Ülkenin başlıca tütün üretimi Bahia bölgesinde yapılır. Yerli, koyu ve zengin aromalı Mata Fina türü tütün daha çok dolgu tütün olarak kullanılır. Bir diğer tür, Arapiraca, zayıf aroması nedeniyle bugün fazla tüketilmemektedir. 

Connecticut:
Burada üretilen tütünler, en kaliteli tütünlerin sadece tropik bölgelerde üretilmeyeceğinin kanıtıdır adeta. Connecticut Shade türü tütün ipeksi ve elastik yapısı, orta düzeyde aroması ile tanınır. Connecticut Broadleaf ise daha çok maduro sarıcı yaprak olarak kullanılır ve Shade'e göre daha kalın ve damarlıdır. 

10 Haziran 2014 Salı

Puronun Anatomisi

O kadar para verdiniz ve puronuzu aldınız. Peki elinizde tuttuğunuz kahverengi, sigara irisi, o puro denen sarılmış tütün tam olarak nedir.

Puro kabaca diklemesine üç bölümden oluşuyor:

Şapka(Cap): Puronun içmeden evvel kestiğimiz en dıştaki sarıcı(wrapper) yaprağın dağılmamasını sağlayan kısım.
Gövde(Body): Puronun şapka ve ayak kısmı arasında kalan ana kısmı.
Ayak(Foot/Tuck): Puronun sarımına göre açık yada kapalı olabileceği ve içmek için yaktığınız kısmı.

Tütün yapraklarının sarım sıralarına ve özelliklerine göre ayırımları ise şu şekilde oluyor:

Dolgu(Filler): Puronun kalbini oluşturan ve üç veya dört farklı türde tütünün yan yana gelmesiyle oluşan kısmı. Bu kısım bitkinin en üst kısmından toplanan, en fazla güneşe maruz kalmış ve aroması daha yoğun olan Ligero, orta kısmından toplanan, daha az güneş görmüş ve aroması daha hafif olan Seco yaprakları ve son olarak en dipte bulunan ve puronun yanıcılığını sağlayan Volado karışımı yapraklardan oluşur.

Tutucu(Binder): Adı üstünde, puronun dolgu yapraklarını bir arada tutan ve bir yada iki kat olarak sarılabilen kısım.

Sarıcı(Wrapper): Bu kısım puronun göze hitap ve bilenler için puro hakkında oldukça fazla ipucu veren en üst kısmı. Sarıcı kısım en esnek ve en ipeksi dokuya sahip en değerli yapraklardan seçilir.

İleriki yazılarımda bu yaprakların özelliklerini ve detaylarını da anlatıyor olacağım.