30 Ağustos 2014 Cumartesi

Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım...

Geçenlerde baldan tatlı birinden çok ilginç bir hediye aldım. Hiç beklemediğim bir anda, elime, "Sana puro aldım" diye bir paket tutuşturuldu. Ben de heyecanla ve şaşkınlıkla pakete bakarken, gözüm paketin üzerindeki Eataly logosuna takıldı. Kendi kendime düşündüm, Eataly ne zamandan beri puro satıyordu ve satmaya başladıysa bu ne güzel bir haberdi.




Paketi alıp, içinde tek bir puronun sığacağı büyüklükte ahşap bir kutuyu görünce daha da şaşırdım. Acaba dedim Culebra mı? Ama olamaz, çünkü bir yandan da paketi tartıyorum, ve olmaması gereken aşırı bir ağırlık var. Hediyeyi verenlerin "Hadi aç, hadi aç!!!" nidaları arasında kutuya uzanıyorum ve incelemeye başlıyorum. İçinde puro olamayacak kadar ağır olan kutunun detaylarına göz gezdirdikçe, gözüme CUBA, HECHO A MANO gibi ibareler takılıyor ve kutu benim için daha da ilgi çekici bir hal alıyor. Kenarları barkod benzeri bir şeritle tutturulmuş kapağını söküyorum ve içeriden 52+ yüzük kalınlığına sahip devasa bir puro çıkıyor ama bir terslik var; bu puro çikolatadan! İşin gerçekçiliği yerken de devam ediyor. Isırmamla beraber çikolatanın içinin üç farklı tabakadan olması dikkati çekiyor; nugalı dolgu tütün, kremalı bağlayıcı tütün ve parlak bitter sarıcı tütünler - Muhteşem!




Ve artık bu noktadan sonra hediyenin esprisi tamamen ortaya çıkıyor. Bu tam bizim gibilere layık, tatlı yiyip, tatlı konuşmamız için yaratılmış bir ürün. Emin olun, bu puro bir puro severi sevindirirken, hediyeyi verenin yüzünde de tatlı ve sinsi bir gülümseme yaratacak bir hediye. Tavsiye ederim. 

29 Ağustos 2014 Cuma

Gösteriyor ama doğru mu?

Arabaların takometreleri genellikle, sizin gerçek hızınızın 2-3km/saat üzerinde ve nadiren gerçek hızınızı gösterdiklerini biliyor muydunuz? Yani arabanızın takometresi size 80km/saat hızla gittiginizi gösteriyorsa, gerçekte sizin hızınız takriben 77-79km/saat olacaktır. Bunun temelinde sizi muhtemel hız sınırı aşımlarından ve cezalardan korumak var. Peki hayatımızdaki her göstergenin böyle farklı göstermesi her zaman işimize yarar mı? Maalesef hayır!

Bunun en güzel örneklerinden biri humidorumuzdaki higrometreler. Nemin yada sıcaklığın, bir iki derece dahi yanlış yöne gitmesinin tüttürme kalitemize olan etkisini düşünürsek, higrometremizin doğru değerleri göstermesinin önemini bir kere daha anlamış oluruz. Peki higrometremizin doğru gösterdiğinden nasıl emin olacağız? Tabii ki kalibre ederek.

Kalibrasyon birkaç basit malzeme ile, 24 saat içinde yapabileceğiniz bir iş. Bunun için gerekli olan, ağzı kilitlenebilen bir poşet, bir pet şişe kapağı, tuz ve su. Malzemeleri ayarladıktan sonra ki adımlar ise şöyle:

  1. Pet şişe kapağını silme bir şekilde tuzla doldurun.
  2. Yine kapağın içine, tuzu bulamaç yapacak kadar su ekleyin. Burada tuzun su içinde yüzmesi değil, daha çok çamur kıvamına gelmesini sağlayın. 
  3. Sulu ve tuzlu pet şişe kapağını higrometrenizle beraber poşete koyun ve ağzını kilitleyin. 
  4. 24 saat sonra higrometrenizin Roult Kanunu'nun ve Henry Kanunu'nun* gereği %75 nem oranını göstermesi gerekiyor. Eğer göstermiyorsa higrometrenizin ayarı kaçmış demektir.
  5. Higrometreniz ayarlanabilir bir higrometre ise, ibreyi 75 noktasına getirin. Eğer ayarlanmıyorsa, aradaki farkı not edip sonraki nem kontrollerinizde farkı ekleyerek yada çıkartarak, gerçek nemi hesaplayabilirsiniz.
İşte kalibrasyon bu kadar kolay ama bir o kadar da önemli bir husus. Higrometrenizi yaklaşık 6 ayda bir kalibre etmeniz gerekir. Dijital higrometreleri, analoglar her ne kadar daha şık görünebilseler de, tercih edin derim. Hem, hemen hemen hepsi ayarlanabilir satılıyor, hem de üzerinde sıcaklık ölçer de oluyor. Analoglar, kaliteli olanlar hariç, genelde ayarlanabilir olmuyor ve daha çabuk ayarı kaçabiliyor.
Dijital Higrometre
Analog Higrometre


Bu arada bu kadar uğraşmak istemiyorum derseniz, Boveda'nın Higrometre Kalibrasyon Kiti'ni kullanabilirsiniz. Hemen hemen aynı mantıkla çalışan Boveda'nın Kiti ile yine 24 saat içinde %75 nem oranına göre higrometrenizi kalibre edebilirsiniz.

Neticede higrometrenizin ne gösterdiği değil, gösterdiğinin doğru olup olmadığı önemli. Ancak o şekilde değerli purolarınızın humidorunuzda keyif mi sürdüklerini yoksa acı mı çektiklerini anlayabilirsiniz.

* - Ne Roult'un ne de Henry'nin kanunlarının tam olarak nasıl çalıştığını bilmiyorum ama merak eden fizik ve kimya dehaları için internette tahmin edebileceğiniz gibi fazlasıyla bilgi ve açıklama mevcut. 

Yeni humidorunuz purolarınıza iyi bakabilecek mi?

Her puro severin en mutlu olduğu anlardan biridir; yeni aldığı humidorunu kutusundan çıkarttığı an. Aynı çocukluk yıllarında, hatta hala, doğumgünümüzde hediye paketi açtığımız an hissettiğimiz mutluluk gibi. Her ne kadar çocukluk yıllarında aldığımız oyuncaklara hemen pil takıp, tadını çıkartmaya başlayabildiysek de, aynı şeyi humidorumuz için söylemek pek mümkün değil. Değerli purolarımızı humidorumuza bırakmadan evvel, humidorumuzun onlara iyi bakabilecek durumda olduğundan emin olmamız gerekiyor.

Özellikle ahşap humidorlarımızı mutlaka İngilizcesi "Seasoning" olan bu işlemden geçirmemiz önemli. Peki neden? Aslında çok basit, purolarınızı uygun nemli ortamda tutabilmek için, önce humidorunuzun bütün ahşap çeperlerinin içine nem çekmiş olması ve kendini nemli ortamı yaratacak duruma getirmiş olması gerekir. Aksi taktirde, koyduğunuz hangi nemlendirme cihazı olursa olsun, purolarınız için nemli ortam yaratmak yerine, humidorunuzu nemlendiriyor olacaktır.

Bu hazırlama işini iki türlü yapabiliriz. İlki bana, ikincisine göre biraz uzun sürse de, daha
emniyetli ve oldukça basit geliyor. Bunun için boş bir kaba saf su(ütü suyu bu iş için çok uygundur) dolduruyor ve bunu higrometrenizle beraber humidorunuzun içine koymanız yetiyor. Sonrasında yapacağınız kapağı kapatıp en az 24 saat beklemek. Bu süre zarfında humidorunuzun çeperleri nemi yavaş yavaş içine çekmeye başlayacaktır. 24 saat geçtikten sonra kapağı açtığınızda higrometrenizin gösterdiği oran önemli. Eğer %69-71 civarını gösteriyorsa, humidorunuz hemen hemen hazır demek, eğer bunun altındaysa, çeperlerin biraz daha nem çekmesi gerekiyor. Bunun için humidorunuzu bir 24 saat daha içindeki saf su ile bırakmanız lazım. Su azaldıysa yada bittiyse tazeleyin. Bu yöntemle boş humidorunuzun nem oranını %69-71 seviyesine hatta biraz üstüne getirdiğinizde(ki aslında humidoruna göre bu birkaç gün ile iki haftaya yakın bir süre alabilir) artık yavaş yavaş purolarınızı içine yerleştirebilirsiniz demek. Su dolu kabı çıkarın, nemlendirme cihazınızı doldurarak humidorunuza yerleştirin. Bu noktada ben bütün purolarınızı bir seferde koymak yerine, üçer üçer koymanızı tavsiye ederim, ki her seferde nem oranı yeni purolarla değişirse, ayarlayabilin. 

İkinci yöntem ise genellikle en başta, yada yukarıdaki yöntemin ikinci veya üçüncü
gününde, humidorunuzun çeperlerini temiz, tüy bırakmayan bir sünger ve saf su kullanarak hafif nemlendirmek. Bu yöntem her ne kadar çeperlere direk su vermeniz nedeniyle daha kısa sürede humidorunuzu hazırlasa da, bana göre riskli ve çok dikkatli uygulanması gereken bir yöntem. Çünkü çeperleri saf sulu süngerle silerken, fazla sulandırmanız durumunda, ahşabın ileride dönme yapmasına, hatta çürümesine yada küflenmesine sebebiyet verebilirsiniz. Bu yüzden ben kendim açıkça ilk yöntemi tercih ediyorum.

Aslında bu iki yöntem dışında bir üçüncü yöntem daha var. Hali hazırda piyasada humidor hazırlama kitleri mevcut. Bunlardan en tutarlı, kaliteli ve benim de daha önce kullandığım Boveda Humidor Hazırlama Kiti. Boveda'nın çift yönlü nemlendirme tekniği ile humidorunuzu 14 gün gibi bir sürede purolarınızı içine koyabileceğiniz uygun şartlara getirebiliyorsunuz. 

Tabii unutmayın ki, yukarıdaki her üç yöntem için de geçerli olan en önemli nokta, nemi ölçecek olan higrometrenizin doğru kalibre edilmiş olması ve doğru ölçüm yapıyor olması. Aksi taktirde humidorunuzun hazır olup olmadığını anlamanız mümkün değil. Bu da tamamsa, artık yeni humidorunuzun paketini açabilirsiniz. 

26 Ağustos 2014 Salı

Ateşle yaklaşma...!

Küçükken dikkatimi hep çekerdi, koca koca tankerlerin üzerinde kırmızı kırmızı "ATEŞLE YAKLAŞMA" yazardı. Tabii konu puro olunca, nasıl olur da ateşle yaklaşılmaz diye düşünüyorsunuzdur. Her ne kadar puromuzu tabii ki ateşle yakıyorsak da, artık herkesin(en azından blogu takip eden herkesin) bildiği gibi, puromuzu yakarken ateşin alevini mümkün olduğu kadar puromuza değmeyecek şekilde uzakta tutmak en doğru hareket.

Bunun farklı sebepleri var ama en önemlisi, direk harlı ateş puromuzu hem gerçektenyakar, yakarken de aromasını, tadını bozar. Bu yüzden bugünlerde popüler olarak kullanılan ve oldukça sıcak alev veren jet çakmaklarını da kullanırken, puromuzu alevden mümkün olduğu kadar uzakta tutmak doğru olacaktır.

Peki çakmaklara alternatif ateş kaynakları ne olabilir. Aslında bu yazının ana konusu şimdi başlıyor. Aklınıza gelebilecek en güzel ve aslında en klas alternatif, tuboların ve puro kutularının içinden çıkan rulo yada plaka sedirlerden kırdığınız parçaları yakarak kullanmak. Bu sedir parçaları - ingilizce cedar spills olarak geçiyor - hem doğal olmaları, hem hoş kokmaları, hem de puro yakmayı gerçek bir ritüele dönüştürmeleri nedeniyle gerçek aficionadoların ilk tercihleri olarak karşımıza çıkıyor. Puro tüttürmek dediğiniz zaten başlı başına bir ritüel değil mi?

Deneyenler bilir, maalesef bu sedir parçaları bazen çok kısa, bazen kırarken biçimsiz yada fazlasıyla ince olabiliyorlar. Bu da tam olarak her zaman umduğunuz ritüeli yaratamamanıza sebep olabiliyor. Peki çaresi? Çakmak kullanmaktan sıkılan ve purosunu gerçek aficionadolar gibi yakmak isteyenler için piyasada aynı tarz iki adet ürün mevcut. Şekil itibari ile birbirinden ufak farklılıklar gösteren, tubolardan ve kutulardan çıkanların aksine oldukça tutarlı ve düzgün ateş sağlayan sedir parçaları.

Bunlardan ilk bahsedeceğim, piyasaya oldukça yeni çıkan Cigar Reserve Sedir Parçaları. Ucunda alev parçası ve sedirden yapılmış bir kılıç şeklinde olan bu ürün, aradığınız ritüeli yaratmak için biçilmiş kaftan. Yaklaşık 23cm uzunluğa sahip olan bu kılıcı, herhangi bir ateş kaynağı ile tutuşturduktan sonra, puronuzu her zaman olduğu gibi önce alevi değdirmeden hafif hafif ısıtıp, sonra da yakabilirsiniz. Kılıcın uzunluğu bu iş için fazlasıyla yetiyor. Kılıçlar 25'lik ve 50'lik kutularda satılıyor ve siparişe göre üzerine isminizi yada herhangi bir metni - çok uzun olmamak kaydı ile - yazdırabiliyorsunuz.
Daha fazla detay için: www.cigarreserve.com

İkincisi ise Commonwealth Sedir Parçaları. Bu da aynı yukarıdaki gibi yaklaşık 25cm uzunluğu sahip sedir parçaları. Cigar Reserve Kılıçları gibi tutuşturulan uç kısımdan, tuttuğunuz uca kadar genişleyen bir yapıya sahip. Piyasada daha uzun süredir bulunan bu markada seçenek yukarıdakine göre daha fazla. Hem puro markalarına özel üretimler hem de üzerinde Michael Spano tarafından çizilmiş çıplak bir hanımefendinin süslediği ve daha geniş olan bir model mevcut. Bu ürünleri de yine üzerine isminizi yada farklı bir metni yazdırarak sipariş verebilmek mümkün.
Daha fazla detay için: www.cedarspills.com

İki markayı da internetten sipariş verebiliyorsunuz. Tabii astarı yüzünden biraz pahalıya geliyor. Kullanım alanlarının da genellikle iç mekan ve rüzgarsız yerler olduğunu düşünürseniz, daha nadir kullanabileceğiniz bir ürün. Lakin, puronuzu yine de arada bir çakmak yerine daha farklı ve zevkli bir şekilde yakmak için birebir. Hele bir de yanarken o müthiş sedir kokusu yok mu, sırf onun için severek kullanacağınızdan eminim. 

14 Ağustos 2014 Perşembe

Bir öneri... nişan takın!

Benim başıma çok geldi ve eminim sizden de başına gelenler olmuştur. Humidorunuzu açıp da kaç kere diplerde içinde olduğunu unuttuğunuz bir puroya denk geldiniz ve ne zaman nereden aldığınızı bilemediniz? Yada hiç mi içeceğiniz puroyu seçerken, hangi yılın purosu olduğunu, belki ne kadar yıllandırdığınızı düşünüp cevapsız kaldığınız olmadı?

Şimdi, bu gibi olayların üstesinden gelmek için çok kısa bir süre önce benim de yapmaya başladığım bir yöntem önermek istiyorum. Aslında çok basit bir öneri... nişan takın.

Bir bakıma, purolarımız zaten bize gelmeden evvel bir kere nişanlanıyor. Nasıl mı? Üzerinde markası ve bazen modelini içeren bandından bahsediyorum. Marka bandıyla beraber purolarınız işte bir kere böyle nişanlanıyor. Sizin de bence üreticiden sonraki sahibi olarak nişan takmanızda hiçbir sakınca yok.
Peki bunu nasıl yapacaksınız? Dedim ya, ben de kısa bir süre önce başladım; internette sipariş verebileceğiniz ve bu işe yarayan, sizin de üretici gibi bilgilerinizi üzerine koyabileceğiniz puro bantları satan siteler mevcut. Bazı siteler farklı ebat ve şekillerde sadece boş bant satarken, diğer firmalar tamamen istediğiniz şekilde ve logolu olarak size özel bant üretimi yapıyorlar. Fiyatlar da bakınca aslında hiç uçuk değil.


Benim amacım sadece, aldığım yıl, biliyorsam üretim yılı, nereden aldığım, vitola vs. gibi beylik bilgileri koymak olduğu için şu anlık logolulara pek yanaşmadım. Fakat ilginç bir organizasyona yönelik puro dağıtımı yapmak isterseniz size özel bir dizayna sahip olan bantlardan sipariş vermek de gayet hoş olur.


Fikir mantıklı geldiyse ama internetten sipariş verme zahmetine girmek istemiyorum derseniz, bantları kendi kendinize de yapması gayet kolay. Burada dikkat etmeniz gereken ilk husus, kullanacağınız kağıdın asitsiz kağıt olması. Bu tarz kağıtları genellikle hat sanatı yada ebruli ile ilgili hobi dükkanlarında yada büyük kırtasiyelerde bulmak mümkün. Ebadına ve şekline de karar verdikten sonra geriye sadece keserek bandı oluşturmaya kalıyor. İkinci önemli konu ise, eğer bantın uçlarını yapıştırarak tutturacaksanız, kullanacağınız tutkal kokusuz ve kağıttan geçmeyecek özellikte bir yapıştırıcı olmalı. Aksi takdirde tahmin edersiniz ki yapıştırıcının kokusu, purolarınızın kokusuyla karışacaktır, yada kağıdı puronuza yapıştırabilecektir. Burada tercihiniz, puroya da zarar vermeyen ve hatta yırtık, zedelenmiş sargı yapraklarının tamirinde de kullanılabilen bitki bazlı kokusuz yapıştırıcılardan olmalıdır.

Bir diğer basit yöntem de, aynı kutudan çıkan puroları kalın bir kurdela ile bağlamak ve kurdelaya bir kağıt iliştirmek olabilir. Tabii burada puroların kurdeladan çıkmamalarına özen göstermeniz gerekiyor.

Eminim bu yöntemi kullanmak, ne içtiğinizi hatırlamak zorunda olmadığınız için, uzun vadeli yıllandırdığınız puroları içmeyi daha keyifli kılacaktır. Son bir püf noktası; eğer bandınızı puronuzun tam ayak ucuna bağlarsanız, sargı yapraklarınızın ayak kısmından zarar görmesine de engel olmuş olursunuz.

Aşağıda bu konuda ilginizi çekebileceğini düşündüğüm birkaç da bağlantı paylaşmak istiyorum:


10 Ağustos 2014 Pazar

Akrilik mi, ahşap mı?

Biliyoruz ki, İspanyol sediri hem nemi dengeleyebilmesi, hem de böceklere karşı daha dayanıklı olması gibi nedenlerle humidor üretiminde doğal ve doğru olarak en fazla tercih edilen malzeme olarak karşımıza çıkıyor. Bunun yanında piyasada Zino gibi lüks ve kaliteli humidorlar üreten markalarda dahi bulabileceğiniz akrilik humidorlar mevcut. Bunlara olan ilgi de hiç azımsanacak düzeyde değil.

Bu yazımda, her iki humidoru da halihazırda kullanan bir puro meraklısı olarak, kullanım esnasında, sizin de aklınızda bulunmasında fayda sağlayabilecek, karşılaştığım avantaj ve dezavantajlardan bahsetmek istiyorum.

Aldığınız humidor akrilik olsun, sedir olsun, değerli purolarınızı içinde dinlendirmeye almadan önce mutlaka yeni humidorunuzun içindeki nem değerinin %70-72 aralığında olduğundan emin olmak için "seasoning" yapmanız gerekiyor. Yani ilk etapta boş humidorunuzun bu nem aralığında olduğundan emin olmasınız. Bu noktada sedir humidorların bu iş için, akrilik humidorlara nazaran daha uzun bir zaman gerektirdiğini tahmin etmek zor değil. Ne de olsa, ahşap humidorunuzun içindeki nemi uygun şartlara getirmek için, öncelikle humidorunuzun sedir çeperleri belli oranda nem emmek durumunda. Tabii bu da humidoruna göre 15 -20 güne kadar uzayabilecek bir süreç. Akrilik ise kendi içine nem çekmediği için, sadece humidorun içindeki havanın nem oranını dengelemek çok daha az bir zaman alıyor. Benim sedir humidorumun "seasoning" süresi 15 güne yakın bir zaman almıştı. Akrilik humidorun nem oranını ise 1-2 günde istediğim %71 oranına getirmem mümkün olmuştu. 

Kullandığım Zino Akrilik Humidor
Ahşap humidorların doğal malzeme olmasından dolayı karşılaşabileceğiniz bir diğer sorun da, hepimizin korkulu rüyası olan ve fazla nemden kaynaklanan küfe karşı olan hassasiyeti. Humidorunuzda küflenen bir puro varsa, eğer tubos değilse ve sedire değiyorsa, küf bu değme noktasından humidora bulaşacak ve humidoru küflendirmeye başlayacaktır. Ben daha yaşamadım ama bu, üstesinden gelmesi oldukça zor bir süreç. Hatta çoğu zaman humidoru değiştirmek durumunda kalabileceğiniz bir durum. Akrilik humidor da ise, tam tersine, bulaşma olmayacağı gibi, herhangi bir küflü puronun değmesi durumunda, küften, humidorun iç çeperini saf suyla nemlendirilmiş tüysüz bir bez ya da sünger ile silerek ve hemen arkasından kurulayarak kurtulmak mümkün. Maalesef, iki durumda da küflenmiş puronuzu atmanız gerektiğini söylememe sanırım gerek yok.

Nemlendiricili Akrilik Kavanoz Humidor
Puro tüttürmeye başladığım ilk zamanlarda, babamla ortak kullandığımız ilk humidor da ise, sanırım çok kaliteli olmamasından kaynaklıydı, yaşadığımız problem ahşabın işlemesi  ve neticesinde hava sızdırmasıydı. Bu hem düşük kaliteli humidorlar da, hem de darbe almış yada çok nemli tutulmuş humidorlarda zamanla karşılaşabileceğiniz bir durum. Neticesi; sürekli hava sızdıran, nem oranı dengelenmeyen ve purolarınızı korumak yerine onlara zarar veren bir humidor, daha doğrusu ahşap bir kutu. Ahşap doğal bir malzeme ve tabii ki ne kadar kaliteli olursa olsun, belli bir ömrü var. Akriliklerde ise bu problem daha nadir görülen bir problem. Tabii, elinize bir çekiç alıp humidorunuza vurmamanız yada belirgin bir üretim hatası olmaması durumunda.

Şu ana kadar hep akrilik humidorun avantajlarından bahseder gibi oldum. Bu kadar artısına rağmen niye sedir humidor alıyoruz, hem de daha fazla para vererek? Ahşap humidorların hiç mi artısı yok.

Davidoff Dome Humidor
Tamamı sedir olan humidorların, önemli özelliklerinden biri, puroları doğal olarak herhangi bir ışık kaynağına maruz bırakmamaları. Bu birçok açıdan önemli. Uygun ısılı ortamda muhafaza edilen akrilik humidordaki purolar, humidor şeffaf olduğu için güneş ışığına maruz kaldıkları takdirde ısınacakları için zarar görebilirler. Her ne kadar koyu renkli akrilik humidorlar mevcutsa da yine şeffaf olan humidorları mümkün olduğu kadar ışık görmeyen bir yerde muhafaza etmek doğru olacaktır. Ben şahsen kendiminkini evimin en karanlık bölgesinde tutuyorum.

Buna benzer diğer bir sorun ise, akrilik humidorların, odanın ısı değişimlerinden, ahşap kaplı sedir humidorlara nazaran daha fazla etkilenmeleri. Akrilik humidorların cidarları daha ince olduğu için, sağlayabildiği izolasyon, kalın cidarlı sedir humidorlara kıyasla maalesef daha az. Bu da tabii ki, oda ısısının humidorun içindeki ısıya daha fazla etki edebilmesine olanak veriyor. Yine bu sebepten, ben akrilik humidorumu genellikle daha serin ortamlarda tutmaya özen gösteriyorum.

Ahşap humidorların bana göre en önemli özelliklerinde biri ise, her birini evinizin en özel köşesinde gururla sergileyebilecek olmanız. Özellikle puro tüttürmenin ve puro kültürünün gittikçe popülerleştiği günümüzde, birbirinden çekici ve alımlı ahşap humidorlar bulmak mümkün. Sergilediğiniz yer neresi olursa olsun, oraya değer kattıkları da kesin.
Göz alıcı bir Elie Bleu
Sonuçta, iki tarz humidorun da kendine göre artıları ve eksikleri mevcut. Burada yine karar biz puro severlere kalıyor. Benim ilk tercihimi soracak olursanız, evimin köşesinde, gururla sergileyebileceğim ve içini hemen şeffaflıkla belli etmek yerine, gizemini koruyarak, ancak belli bir yakınlık kurarsanız, içinde gizlediklerini görebileceğiniz ahşap kaplı sedir bir humidor olacaktır.