31 Temmuz 2014 Perşembe

Külün önemi

Her ne kadar külünüz puronuzun keyfini daha sürerken farklı zamanlarda sizinle vedalaşsa da, hem sizinle olduğu sürece, hem de vedalaşırken puronuz ve sizin hakkınızda oldukça fazla bilgi paylaşır.

Tipik beaz/gri renk
Külün en önemli ve ilk bilgileri vermesi rengi ile başlar. Oluştuğu esnada külünüz, ne kadar beyaza yada açık griye yakın bir renk alıyorsa, puronuz yapraklarının o kadar verimli ve kaliteli topraklarda yetiştiğini gösteriyor demektir. Tabii puronuzu ucuza almadıysanız. Zira ucuz purolar üretilirken, külün bu rengi alabilmesi için, tütüne ve toprağa farklı maddeler karıştırabilmektedir. 

Puronuz yanmaya başladığında ve belli bir ölçüde kül oluştuğunda artık, külünüz puronuzun yanışını düzenlemeye başlamış demektir. Puronuzun belli bir ısıda, yani ne çok harlı, ne de fazla soğuk, aynı zamanda homojen bir şekilde yanması purodan almanız gereken lezzeti tümüyle damağınıza ifşa edecek ve keyfinizi arttıracaktır. Çok harlı yanan puro acımsı bir tat alırken, soğuk kalan bir puro eksik tat verecektir. Kül işte bu noktada puronun içindeki yanmayı düzenlemekle mükelleftir. Bu yüzden de sigaranın külünü silker gibi puro külünü silkmek hem racona terstir, hem de külün görevini yapmasına engel olur. Tabii külün fazladan uzun olması da aynı şekilde külün yanmayı düzenlemesine engel olur. Bu durum genelde küllükte fazla uzun bırakılan purolarda meydana gelebilmektedir. Lakin, normalde kül sizi buna maruz bırakmadan normal tüttürme sürecinde kendi kendine zaten düşecektir. Külün bu kendini bırakışı aynı zamanda külün yanan kısmının puronuzda kalması ve sizin tüttürmenize devam edebilmeniz anlamına gelir.

Konik Puro külüne bir örnek
Sönen ve külü üzerinde iken tekrar yakılan puronun külü yakıldığı yerde belirgin bir siyahlık bırakmaktadır. Kül üzerindeyken tekrar yakmak için güçlü bir ateş gerektiğinden, puronuzun tadı acılaşabilir. Dolayısıyla tekrar yakma işlemi kül silkelendiği zaman yapılmalıdır.

Kül düştükten sonra geride kalan kısmın dışarıya doğru konik bir şekil alması makbul kabul edilir. Bu puronun hem iyi sarıldığına, hem doğru oranlarda tütün(Volada, Seco, Ligero) kullanıldığına işarettir.

Puro külüyle haşır neşir olmak ve halinden anlamak bir deneyim işidir. Zamanla yukarıdakilere dikkat ettikçe, siz de mutlaka külünüzle iyi bir ilişki içine girecek, size ve çevrenizdekilere verdiği mesajları doğru okuyabileceksiniz.

27 Temmuz 2014 Pazar

Kiminki daha uzun?

Başlık yanlış düşündürmesin ama gerçekten soru bu: Kiminki daha uzun? Biraz daha içerik katmak gerekirse, kimin puro tüttürmesi daha uzun? Bu soruyu ben sormuyorum; Dünya Puro Tüttürme Şampiyonası'ndaki hakemler sizi bu kriter üzerinden değerlendiriyor. Verilen Monte Cristo No.4'ü en uzun sürede kuralları ihlal etmeden içen şampiyonanın galibi oluyor.

Cigar Club Mareva tarafından ilki 2010 yılında, 7 farklı ülkeden 17 katılımcı ile düzenlenen ve 78 dakika tüttürme zamanı ile Hırvat Toni Stoilov'un birinciliği ile sonlanan şampiyona, artık farklı ülkelerde ve farklı şehirlerde eleme turları ve finali yapılan  bir gelenek. Bu yıl Eylül'de Hırvatistan'ın Split kentinde finali yapılacak olan şampiyonanın eleme turları İsviçre, İsveç, Danimarka ve Estonya'da başladı hatta yarılandı bile.

Şampiyona sadece puro tüttürmekten çok puro kültürünü, yaşam tarzını ve dostluğu da geliştirmek ve pekiştirmek üzere düzenlenen bir organizasyon. Üçüncü yılında şampiyona finalinin, her ikisi de bir puro aficionadosu olan Winston Churchill ve Marshall Tito'nun beraber oturup puro tüttürdüğü terasta, o zamanki menünün aynısı servis edilerek organize edilmesi de bunun en güzel örneği.


Dünya rekoru şu anda 108 dakika 38 saniye ile Rus İgor Korvin'a ait. Siz de kendinize güveniyorsanız bence şimdiden 2015 şampiyonası için tüttürme antrenmanlarına başlayın derim. 

Daha fazla bilgi ve program detayları için: www.clubmareva.com

24 Temmuz 2014 Perşembe

Maduro

İspanyolca "olgun" anlamına gelen bu kelime maalesef bugün puro dünyasında biraz fazlaca, biraz da tutarsızca kullanılmaya başlandığı için, tam olarak nedir ne değildir yazmak istedim.

Maduro, dış sargı yaprağı neredeyse siyaha yakın renkteki purolar için kullanılan bir terim. Fakat bir Maduro, koyu rengine rağmen her zaman güçlü yada sert puro içeceksiniz anlamına gelmiyor. Bu özellikler, her puroda olduğu gibi dolgu yaprakları ile alakalı bir konu. Adından da anlaşılacağı gibi bu renkteki sargı yaprakları diğer sargı yapraklarına göre daha uzun ve tekrarlanan fermantasyona maruz bırakılarak koyulaştırılıyor. Bunun yanında fermantasyonda kullanılan sıcaklık ve nem normalden daha yüksek tutuluyor. Normal fermantasyon yaklaşık 50-51 derecelerde gerçekleşirken, bu yapraklar yaklaşık 65 derecede fermente ediliyor. Tabii ki bu şartlara dayanabilecek en uygun yaprak türü de Ligero yapraklar oluyor. Hali hazırda bitkinin en üst kısmında bulunan, güneş ışınlarına en uzun maruz kalan, en son toplandığı için de kalınlaşan bu yapraklar, problemsiz şekilde yukarıdaki şartlarda tekrar tekrar fermente edilebiliyor.

Bu farklı ve uzun fermantasyon, yaprakların bütün acı karakteristiklerinden kurtularak daha tatlımsı özellik kazanmalarını ve koyulaşmalarını sağlıyor. Bu noktada Connecticut Broadleaf türünün en iyi ve tatlı Maduro yapraklarından birini oluşturduğunu söylemekte yarar var.

İşin püf noktası, tekrarlanan fermantasyon süreçlerini iyi gözlemlemek ve en uygun şartlarda tutabilmek. Her fermantasyon yaprağın rengini biraz daha koyultuyor. Bazı markalar maalesef Maduro üretmek adına bu fermantasyon süreçlerini, ısıyı fazla arttırarak hızlandırıyor. Bu da tütünün içindeki lezzt için olan gerekli yağların kaybolmasına ve yaprağın içten içe yanmasına neden olabiliyor. Sonuç, maalesef acı bir tat ve sıfır lezzet. Kullanılan bir diğer yöntem de, acı ama gerçek, bu yaprakların koyu rengi alması için boyanması. Hatta yaprakları tamamen suya batırıp, elde sürekli rulo yapılmak kaydıyla rengini koyultan firmalar bile mevcut. Bunlar sadece bu puroların artan talebini karşılamak için icad edilmiş olan hilelerden birkaçı.

Zengin aromalı Maduro sargı yapraklarının puroya içiminde belli bir yumuşaklık katarken damakta hafif bir tatlılık bırakması makbuldür.

Neticede, Maduro sadece yaprağın rengi değil, belli bir süreçten geçmiş olan tütün yaprağına verilen isim oluyor. Bu arada gerçek bir Maduro, elinizi yada dudaklarınızı içerken boyamamalı. 

21 Temmuz 2014 Pazartesi

Ağaç farkettirir...

Evinde humidor bulunanlarımız olsun, arkadaşlarındakileri görenler olsun yada herhangi bir walk-in humidora girenler içerideki sedir rafları ve sedir kokusunu mutlaka farketmişlerdir. Peki humidorlarda neden sedir kullanılıyor? Öncelikle kullanılan malzemenin puronuzun yıllanmasına etkisinin oldukça fazla olduğunu hatırlatmakta yarar var.

Sedir ve de özellikle İspanyol sedirinin kullanılmasının iki temel sebebi var. Bunlardan ilki, bu ahşabın nemi oldukça fazla absorbe edebilmesi ve buna bağlı olarak humidorun içindeki nemi rahat dengeleyebilmesi. Bir diğeri de hepimizin korkulu rüyası olan tütün böceklerini kokusu sayesinde uzak tutabilme özelliği. peki bu koku puroların kendine has kokularını bozmuyor mu? Çoğu aficionado sedirin kendine has kokusunu aksine beğenerek, bu kokunun purolarına karışmasını tercih eder. Purolara dışarıdan etki eden, puronun lezzetini bozmadığına hatta zenginleştirdiğine inanılan ve tek kabul gören koku da bu sedir kokusudur.
Sedir kullanılarak yapılan bir walk-in humidor

İspanyol sedirine alternatif olarak kullanılan bir ikinci sedir türü Amerikan kırmızı sedir ağacıdır. Bu ağaç her ne kadar İspanyol sediri gibi böceklere karşı dayanıklı ve savunmalı olsalar da, nem absorbe yetenekleri sınırlı kalmaktadır. Ama fiyat olarak yine de İspanyol sedirine iyi bir alternatif oluştururabilmektedirler. 

Nadir de olsa, bir üçüncü kullanılan ağaç maun ağacı olarak karşımıza çıkıyor. Hem İspanyol sediri gibi nemi yüksek absorbe edebilme kabiliyeti, hem de neredeyse kokusuz olması İspanyol sedirine en iyi alternatifi oluşturan ağaçtır. Fakat böceklere karşı çok savunmasız olması nadir kullanılmasına sebep oluyor.

Benim tavsiyem, purolarınıza yaptığınız yatırımı, her zaman için en iyisi ile korumanız. Burada da ilk ve en iyi alternatif her zaman İspanyol sediri olacaktır. Tabii eğer ahşap bir humidor tercih ederseniz.

18 Temmuz 2014 Cuma

Humidorun içinde birşeyler mi yürüyor?

Kanımca çoğumuz, yazının başlığının, hiçbir puro severin sormak istemeyeceği yegane soru olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Soruya "evet" dediğimiz anda da maalesef iş işten geçmiştir ve önümüzde büyük bir problem var demektir. Ama yine de korkuya mahal yok! Hala birşeyler yapabilirsiniz.

Belli bir süredir puro içenleriniz sanırım yukarıdaki paragrafta üç aşağı, beş yukarı neyden bahsettiğimi anlamışsınızdır. Evet, Lasioderma serricorne'den bahsediyorum, nam-ı diğer, tütün böceği. Bu pek de sevimli olmayan ufak arkadaşlar, maalesef humidorunuzdaki bütün purolarınızı içilemez hale getirebilir ve puro zevkinizin içine limon sıkabilirler.

Tütün böcekleri, bütün ilaçlamalara yada alınan önlem ve kontrollere rağmen, en iyi purolarda bile oluşabilecek iğne başı büyüklüğünde böceklerdir. Üretim esnasında, tütün yapraklarında birer larva olarak bulunabilen bu böcekler uygun şartları bulduklarında gözünüzün yaşına bakmadan canlanır ve purolarınızın tadına bakmaya başlayabilirler. Çok kısa sürede yayılabilen bu haşerat envanterinizdeki bütün purolarınızı toza dönüştürme potansiyeline sahiptir. Her ne kadar bu ölçekte bir zayiat nadir olsa da, tecrübe edenler mevcut. Humidorunuzu yada yeni bir kutu puronuzu açtığınızda, purolarınızdan birinde ya da birkaçında, iğne sokularak açılmış gibi delikler görürseniz, bilin ki o purolar içilemez duruma gelmiştir, ve geri kalan purolar da tehlike altındadır. İlk olarak isterseniz, böyle bir durumda yapabileceklerinizden bahsetmeden önce, bu tatsız durumu yaşamamak için ne yapmanız gerekir ondan bahsedeyim. 

Yukarıda yapraklarda bulunabilen bu larvaların uygun şartlarda canlandığından bahsettim. Demek ki ilk önce bu uygun şartların oluşmasına fırsat vermeyeceğiz. Nedir bu uygun şartlar? 22 derece ve üzeri sıcaklıklar ve/veya %72'den yüksek nem oranı. Bu böcekler, sıcağı ve nemi sevdikleri için, humidorunuzu yukarıdaki değerlerden mümkün olduğunca uzak tutmak sorunu büyük ölçüde çözecektir. Yoksa hoş olmayan yeni arkadaşlar edinebilirsiniz. 

Oldu ya, tatile gittiniz yada havalar bir anda değişti, humidorunuzun sıcaklık ve nem oranları arttı. Bir de baktınız böceklenme sizin başınıza da geldi. Bu durumda sırası ile yapacaklarınız belli:

  1. Humidoru boşaltarak, her bir puroyu ayrı bir ağzı kilitlenebilen poşete koyun. 
  2. Poşetlerin ağızlarını kapatarak, hepsini buzluğunuza koyun. Bu aşamada larvalar ve varsa puronuzdaki böcekler soğuğa dayanamayıp öleceklerdir.
  3. Yaklaşık 3-4 gün sonra puronuzda canlı kalmayacağı için purolarınızı buzdolabının sebze bölümüne alabilirsiniz. 
  4. 24 saat de sebze bölümünde sakladıktan sonra puroları artık tekrar humidora taşıma vaktiniz gelmiş demektir. Bu süreç, puroların ani ısı ve nem değişikliğine maruz kalmalarını engelleyerek, sarıcı yapraklarda herhangi bir çatlamanın yada deformasyonun önüne geçmenizi sağlayacaktır. 
Tabii bu arada dikkat etmeniz gereken, humidorunuzu da temizlemiş olmanız gerekiyor. Tekrar bu duruma düşmemek için yukarıdaki adımlardan sonra da humidorunuzun yerini değiştirmek ve varsa herhangi bir ısı kaynağından (pencere, kalorifer vs.) uzaklaştırmak da mantıklı olacaktır.

Tekrar hatırlamak gerekirse, değerli purolarımız için en ideal ortam 21 derece sıcaklık ve %70-71 nem oranıdır. Herhangi bir istilayı önlemek de aslında bu kadar kolay. Hepinize böceksiz ve taze purolu günler.

Eyvah! Puromun ucu bir garip yanıyor...

Güzel bir yemek, arkasından belki güzel bir tatlı ve sıra geldi iyi bir konyak yada viski içmeye, hem de yanına yakışan bir puro eşliğinde. Yaktınız puronuzu, tüttürmeye başladınız. Muhabbet tam da ilerlemişken bir bakıyorsunuz, puronuzun ucunun bir kısmı yanmaya devam ederken, diğer tarafına hiç ateş değmemiş gibi.

Puronuzun bu şekilde yanmasının farklı sebepleri vardır. Bunlardan nadir olarak başınıza gelebilecek biri, maalesef sizin elinizde olmayan üretim hataları nedeniyle oluşan yanma bozuklukları. İyi sarılmamış bir puro muhtemelen birçok kere ya sönecektir yada eşit yanmadığı için sürekli sizi oyalayacak ve purodan zevk almanızı engelleyecektir. 

Lakin, bunun dışında kalan çoğu sebep de sizden kaynaklıyor olacaktır. Yukarıdaki gibi sürekli sönen ve eşit yanmayan purolar genellikle uzun süre fazla neme maruz kalmış purolar oluyor. Bu nedenle purolarınızın uygun nem oranında tutulduğundan emin olmakta fayda var, humidorunuza ve purosuna göre %70-71 oranını geçmemesine dikkat edin.

Puronuz iyi sarılmış, uygun şartlarda da dinlendirilmiş. O zaman ilk etapta yapmanız gereken, daha puronuzu tüttürmeye başlamadan eşit yanmamayı önleyecek şekilde davranmak. Bunların en başında puronuzun şapka kısmını doğru ve düzgün kesmek ve puronuzu doğru şekilde yakmak geliyor. Eğik, yada düzgün olmayan şekilde şapka kesimi, puronuzu tüttürürken, ısının eşit olmayan hava akımı nedeniyle puronuzun içinde eşit dağılımını engelleyecektir. Yakarken de ayak kısmının bir tarafını ateşe az, diğer kısmının daha fazla maruz bırakmak da puronuzun eşit yanmamasına davetiye çıkaracaktır. 

Tipik bir Canoeing
Puronuzun eşit yanmadığını gözlemlediğinizde, yapabileceğiniz birkaç şey var. Birincisi beklemek. Kaliteli purolar ağırlıkla kısa bir sürede, eşit yanmayan kısım yaklaşık 1cm'i çok geçmiyorsa, kendi kendini düzeltiyorlar. Baktınız yanmayan kısım 1cm'i oldukça geçiyor o zaman çakmağınızı yavaş yavaş elinize alma vakti gelmiş demektir. Yanmayan kısmı, sanki ilk sefer puronuzu yakıyormuş gibi, ateşi direk değdirmeden ısıtarak ve hafif hafif tüttürerek tekrar yanar hale getirebilirsiniz. Ateşin puronuza değmesi, puronuzun tadını acılaştıracaktır, aman dikkat.

Puronuzu içerken dikkat etmeniz gereken bir nokta da, içtiğiniz sürece puronuzu döndürmek. Dönen puronun içinde ısı daha homojen dağılacak ve özellikle "canoeing" diye bilinen yanma problemlerini ortadan kaldıracaktır. Bilindiği üzere ateşin yanması için oksijen gerekir. Oksijen de en fazla ateşin alt kısmında bulunur ve bu yüzden yanma daha hızlı gerçekleşir, az yanan kısmı altta tuttuğunuz zaman, yanmayan kısım ufaksa, muhtemelen yine kendini düzeltecektir.

"Tunneling" diye bilinen bir diğer yanlış yanma ise, genellikle en başta yanlış yakımdan, puronuzu fazla uzun aralıkla güçsüz tüttürmekten veya nadiren de yanlış sarımdan kaynaklanmaktadır. İngilizce tünel anlamına gelen Tunnel kelimesinden gelen bu tabir, adı gibi puronun bir tüneli andırırcasına orta kısmının daha hızlı, çevresindeki sarıcı yaprağa yakın kısımların daha ağır yada hiç yanmaması durumunu tanımlar. Bu puronuzdan alacağınız tadı bozar hatta almanız gereken tatların çoğunu almanızı engeller. Bu durumda yapmanız gereken, puronuzu bırakmak, sönmesini beklemek ve tünelin bittiği yerden kesmek olacaktır. Sonrasında tekrar doğru bir şekilde yakarak zevkle tüttürmeye devam edebilirsiniz.
Tunneling
Görüldüğü gibi birkaç ufak noktaya dikkat ederek, puronuzun eşit yanmasını sağlayabilir, tadı kaçmadan puronuzu tüttürebilirsiniz. 

17 Temmuz 2014 Perşembe

Gezdim gördüm: Davidoff'un Bayrak Gemisi, Zürih

Yakın zamanda yine İsviçre'ye gitme fırsatı yakaladım ve tabii ki fırsatı değerlendirerek, Zürih'deki çoğu Zigarren Dürr isminde olan puro dükkanlarını gezme imkanı buldum. Bunun yanında  tabii ki  Paradeplatz'daki Davidoff (bu arada buradan 5000 adetle sınırlı, üzerinde hafif bloom oluşmuş bir kutu 2012 Vegas Robaina Petit Unicos Exclusivo Suiza almadan duramadım) mağazasına ve hemen yanından uzanan Bleicher caddesindeki La Casa del Habano'ya da uğramadan geçemedim. Hatta vaktiniz varsa buradan çıktıktan sonra hemen 100m gerisindeki Aura Restaurant'ın Smoker's Lounge'ın da aldığınız purolarınızdan birinin tadına bakabilirsiniz. Ama ben size bu sefer yolunuz düştüğünde Zürih'de değil, Zürih'den dönerken nereye ve neden bakmanız gerektiğinden bahsedeceğim.

Paradeplatz Davidoff Mağazası

Zürih'i gezdiniz gördünüz, yediniz içtiniz. Artık geri dönme vakti. Havaalanına geldiniz ve hepimizin fırsat kolladığı Duty Free'den puro almak için etrafa bakınmaya başladınız. İşte tam bu noktada dikkat! Çünkü bazılarınızın bildiği gibi, Zürih Havaalanı Duty Free'si iki katlı. Üst katta puro alabileceğiniz gibi alt katta da alabilirsiniz ve ben size asıl alt kattaki Davidoff Mağazasından bahsetmek istiyorum.

Vegas Robaina Petit Unicos 2012
Exclusivo Suiza
Davidoff Walk-in Humidor
Alt kattaki bu dükkan, Oettinger Davidoff Group'un 2011 Aralık ayı ve 100.yılı itibariyle, dizaynını Stories adındaki Fransız ajansa yaptırarak başlattığı mağaza konseptini yenileme projesi kapsamında açılan ilk bayrak gemisi olarak kabul edilen mağazası. Davidoff, yaklaşık 30 metrekaresi walk-in humidor olan bu 60 metrekarelik yeni konsept mağazasında, humidorlardan, cutterlara, her türlü aksesuardan, limited editionlar dahil her türlü ve marka purosuna kadar hepsinin satışını yapmakta. Ayrıca, ilk defa uygulanan mağaza içi Ipad uygulamasıyla da size en uygun puroyu bulmanızda yardımcı oluyor.

Karayip ahşap kaplama ve Amerikan kiraz ağacının ağırlıklı kullanıldığı mağaza, ışıklandırmasından, dekorasyonuna kadar güzel bir sadelik ve rahatlık sunuyor. Davidoff perakende mağaza zincirlerinin ismini bu proje ile "Davidoff of Geneva - Since 1911" olarak değiştirirken, 2012 itibariyle dünyadaki diğer mağazalarını da bu konsepte uygun olarak değiştirmeye başladı bile. 

İster Zürih'den dönerken, ister transit geçerken puro almayacaksanız bile mutlaka bu dükkana uğramayı unutmayın derim. Sizi fazlasıyla memnun edecektir. 

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Behike'nin Sırrı

Son zamanlarda en sık aldığım sorulardan biri, kısa zamanda fazlasıyla sükse yapan Cohiba Behike'nin neden bu kadar değerli kabul edildiği ve pahalı olduğu. 

Çoğumuzun bildiğini tahmin ettiğim gibi, Cohiba, Christopher Colombus'un Amerika'yı keşfettiği sırada Taino yerlilerinin tütün yapraklarını sararak bir ritüel sonrası içtikleri puromsu şeye verdikleri isim. Behike ise bu ritüeli yöneten ve kabilede en saygın kabul edilen kişi yani, şef. Peki bu mudur Behike'yi değerli kılan ve pahalı yapan? Tabii ki hayır. 

Behike tam olarak resmen piyasaya sunulmadan evvel, yıllık 4000 adet gibi oldukça limitli şekilde üretiliyordu ve tanesi yaklaşık USD 500.- 'e bile alıcı bulabiliyordu. 2010'dan sonra piyasaya üç vitolada - BHK 52/54/56 (her bir numara yüzük kalınlıklarını belirtiyor) - sürülenlerin tanesi ise USD 30-40.- aralığında satılıyor.

Şimdi gelelim puronun sırrına. Behike'lerin dolgu tütün kısmı 6 adet yapraktan oluşuyor, ki bu da en düşüğünün neden 52 yüzük kalınlığında olduğunu açıklıyor. Ve her Behike'de bu 6 yapraktan birini Medio Tiempo diye adlandırılan tütün yaprağı oluşturuyor. İşte Behike'yi bu kadar özel kılan, bu yaprak.

Tütün bitkisinin en tepesinde, yani Ligero yapraklarının da üst kısmında yetişen bu yaprak, her tütün bitkisinde yetişmediği gibi, yetişen bitkide de(yaklaşık her on bitkiden birinde) 2 adet yetişiyor. En üstte olmaları tabii ki güneşin tüm etkilerine uzun süre maruz kalmalarını ve Ligero yapraklarından bile daha kompleks ve güçlü bir yapıya sahip olmalarına sebep oluyor.

İşin ilginç yanı, Behike'den evvel içtiğiniz purolarda farkında olmadan bu tütünden içmiş olma ihtimaliniz var. Medio Tiempo'lar kısa bir zaman öncesine kadar bilinçli bir şekilde toplanıp kullanılmıyordu. Özelliklerinin farkına varlııp da, bilinçli şekilde toplanmaya ve kullanılmaya başlandığında da, işte purolara böyle değer katıyor ve fiyatını yukarı çekiyorlar.


Şimdi işin sırrını öğrendiğinize göre, neye para verdiğinizi bilerek puronuzu tüttürmenin keyfine varın. 

7 Temmuz 2014 Pazartesi

Aksesuar: Siesta Zamanı!

Güney Amerika İspanyollar'a puro kültürünü aşıladıkları sırada, İspanyollar iklim olarak bunaltıcı sıcaklıkları paylaştığı bu yeni toprakları Siesta kültürü ile tanıştırmışlardı. Türkçe, kısaca şekerleme diyebileceğimiz, genellikle öğlen uykusu olarak adlandırabileceğimiz Siesta, sıcak havalarda yenen ağır yemeklerin sebep olduğu, tembellikten çok, vücudun bir gereksinimi. Lakin, bugün bahsetmek istediğim, sizin bu sıcak yaz aylarında yaptığınız siesta değil, aksine puronuzun yaptığı siesta.


Şöyle bir düşününce, mutlaka hepimizin geçmişte fazla puro içen müşterisi olmayan ve dolayısıyla puro için kül tablası yada diğer aksesuarları bulundurmayan yerlerde, arkadaşlarınızın evlerinde yada dışarıda doğal ortamlarda puro tüttürürken, içmediğiniz anlarda puronuzu dinlendirecek yer bulmakta zorlandığımız olmuştur. Ben şahsen bir iki kere farklı arkadaşlarımın evinde puromu koyacak genişlikte yada kalınlıkta kül tablası bulamadığımda, eğer puroma bira eşlik ediyorsa, şişenin kapağını bükerek puromu bunun üzerine koymuşluğum bile vardır.   
Siesta üzeri Monte Cristo Dbl Edmundo
Bir Kanada firması olan Custom Ash, bu gibi durumlar için imdadımıza Cigar Siesta ile yetişiyor. Ben de keşfettiğim anda artık yukarıda bahsettiğim zorlukları çekmemek için kendime resimde gördüğünüz iki tane aliminyum rengindekilerden sipariş verdim. On günlük bekleyişten sonra kazasız belasız elime geçti. İçi süngerle kaplı, kullanım talimatı ve avantajlarını içeren bir kartla, plastik bir kutuda gelen Siestalar bütün yüzük kalınlıklarındaki purolarla kullanıma uygun.

Uçaklarda kullanılan aliminyumdan üretilen Siestaları farklı renklerde(siyah, aliminyum, altın kaplama) sipariş verebildiginiz gibi üzerine adınızı yada istediğiniz farklı bir metin de yazdırabiliyorsunuz. Aynı zamanda daha kullanışlı ve mobil hale getirebilmek için, Siestanızı anahtarlık şeklinde de sipariş verebiliyorsunuz.
Bence değerli purolarınız kaliteli bir siestayı fazlasıyla hakediyorlar. 

Custom Ash ve ürünlerinin hakkında daha detaylı bilgi için www.customash.com

Bloom vs. Küf

Güzelim purolarınızı humidorunuza dizdiniz ve her biri humidorunuzun onlara sağladığı uygun ortamda sizi keyiflendirmek için sıralarını beklemeye koyuldular. Sizin de içinizden geçen, hepsi için olmasa bile, birkaçını sağlıklı şekilde yıllandırmak ve lezzetlerini daha da pekiştirmek. Belki mevcut ve yeni gelenlerle, yıllandırdıklarınızın aromalarının "evlenmesine" izin vererek, sizi içerken farklı lezzetlere götürmelerini sağlamak.

Yalnız o da ne? Siz güzel güzel yıllandırdığınızı düşünürken, purolarınızın üzerinde beyaz beyaz, pudramsı bir tabaka oluşuyor. EYVAH!!! Sakın puroları taze tutacağım diye fazla nem yüzünden küflendirmiş olmayasınız!?

İşte şimdi bu noktada, sizinle hem içinizi rahatlatacak, hem de purolarınızı kurtaracak bir bilgi paylaşmak istiyorum. Purolarınız şu anda tam da istediğiniz gibi yıllanmakta ve bunu size görsel olarak da kanıtlamaktalar. Nasıl yani? Nedir ki bu beyaz, pudramsı, tozumsu tabaka?

Yakından Bloom
İngilizce "Bloom" olarak adlandırılan bu toz tabakası, tütün yapraklarının içinde barınan ve durdukça yaprakların yüzeyinde kristalize olarak toz şeklinde toplanan yağ ve diğer doğal maddelerden başka birşey değildir. Bu da yukarıda bahsettiğim gibi humidorunuzun ortamının ne kadar iyi olduğunun ve purolarınızın ne kadar kaliteli yıllandığının görsel kanıtıdır.

Tamam da, humidorunuzu açtığınızda, gördüğünüz Bloom mu yoksa küf mü nasıl ayırt edeceksiniz? Küf, Bloom'un tersine, beyaz değil daha çok mavimsi, yeşilimsi renklerde olur ve genellikle humidorunuzun duvarlarına da sıçrama potansiyeline sahiptir. Silmeye kalktığınızda, sarıcı yaprağa verdiği hasarı bıraktığı izden ve lekeden anlayabilirsiniz. Bloom ise üflediğinizde yada parmağınızla puronuzun üzerini hafifçe temizlediğinizde iz bırakmadan kaybolacaktır. Bir de ikisi arasındaki en önemli farklardan biri, küflenmiş puroyu farkedince yapmanız gereken, puronuzu en hızlı şekilde diğer purolarınızın yanından ve humidorunuzdan ayırarak vedalaşmak olacakken, Bloom'a sahip puronuza dokunmamak olacaktır.

Silindiğinde iz bırakan küf
Umuyorum bu bilgi ileride yaşayacağınız kalp çarpıntılarını bir nebze engellemiştir. Ne de olsa, puro içmek rahatlamak demek, daha da strese girmek değil. Onun için siz purolarınıza ne kadar doğru yada yanlış davranırsanız, onlar da bunu size en görünür şekilde ispatlayacaklardır.

2 Temmuz 2014 Çarşamba

Culebra?

Bugün birkaç sebepten dolayı, herhalde en ilginç şekle sahip puro olan Culebra'lardan biraz bahsetmek istiyorum. Sebeplerden birincisi, Culebra'nin kendi şekli ve ikincisi de çok ilginç iki hikayesi olması. Kimin neden ve nasıl aklına gelir de böyle bir puro imal eder? Onu birazdan anlatacağım.


Önce Culebra'nın yapısından biraz bahsedeyim. Resimlerden de rahatlıkla görüleceği gibi bu vitola, üç tane Panatela'nın birbirine, henüz purolar daha nemliyken, örülmesi ve iki ucunun da kurdela ile bağlanmasıyla oluşan bir puro çeşidi. Peki bu ilginç şekilli puro nasıl içilir? İlk sanılanın tersine her Panatela tek başına içiliyor. Yani tek purodan üç puro çıkarmış oluyorsunuz. Bunların hepsini siz mi içersiniz, yoksa golf oynamaya gittiğinizde yanınızdakilerle mi paylaşırsınız, o kadarı size kalmış. 

İşte size Culebra'nın nasıl çıktığına dair rivayetlerden ikisi:

Birinci rivayete göre eskiden fabrikalarda çalışan Tocedorların, fabrikadan eve hergün üç puro götürme hakları varmış. Gel zaman git zaman bu günlük üç puro istihkak arkadaşlara yetmemeye başlamış ve Culebra'ları buna bir çare olarak bulmuşlar. Birbirine örülmüş şekilde duran ve bir puro olarak sayılan Culebra'lardan üç tane çıkarmak onları fazlasıyla memnun etmeye başlamış.

İkinci ve yukarıdakinin tersi rivayete göre de, fabrika sahibinin kurnazlığını öne çıkıyor. Bu sefer Torcedorlar fabrikadan çıkardıkları günlük istihkaklarının hepsini içemedikleri için, sokakta satmaya başlar. Fiyatları da puroların gerçek fiyatlarından daha ucuz olunca, fabrikaların satışı düşer. Bunun üzerine kimsenin böyle şekilsiz ve bozuk gözüken puro almayacağını düşünen fabrika sahipleri, Torcedorların istihkaklarını sadece üç puroyu birbirine örmeleri şartıyla dışarıya çıkarmalarına izin verir ve Culebra doğar.

Aslında hangisine inanırsanız inanın, ikisi de puro içerken arkadaşlarınızla paylaşabileceğiniz ilginç birer hikaye. 

Peki Culebra içmenin bir artısı var mı, içmenin sebebi nedir? Ben önemli bir artısı olduğunu görmedim ama sizce de sadece ilginç şekli bile bir kere denemek için yeterli bir sebep değil mi? Bu arada sarması zor bir puro olduğu için de sadece çok deneyimli Torcedorların sardığı ve az üretilen bir çeşit olduğunu da hatırlatmakta yarar var.